LANET


genelde bir müzik aleti olduğu düşünülür ama değildir. elektro gitar bir lanettir. gerçek bir lanet. kimisi hep ister ama hiç cesaret edemez ve başlamaz hayatı boyunca çalmama ya da çalamamanın kederini yaşar. kimisi cesaretini toplar bir heves girer olaya ama ya yeterli sabrı yoktur yada kendine olan inancı. o da hayatı boyunca "istesem çalarım aslında... yok yok ben yapamam yok yapamam yav..." ikilemini yaşar. kimisi de çalmaya başlar... bu kimisiler genelde olaya "nating els medırsı" çalsam ya da "dont kırayı" çalsam yeter abi diye girerler. en azından bizim kuşak öyleydi şimdilerde belki biginır seviyede göze kestirilen parçalar değişmiş olabilir. neyse bu son grup bu lanetten en vahim etkilenenlerdir. zira o dont kıraylar biraz azim istenç ve gazla bir süre sonra çalınmaya başlanır lakin başta verilmiş o söz unutulur. çalsam yeter... nah yeter!!!

bir süre sonra göze başka parçalar kestirilir. ya "simels layk" da çalınmayacak parça değil "viş yu vör" de yapılabilir. bu arada çalsam yeter üst limiti de değişir. biraz daha ütopik limitler gelmeye başlamıştır. "entır sendmen" "tu minıts tu midnayt" gibi... lakin biraz da artık enstrüman hakimiyetinin ve olaya alışmanın ve dahi başarmanın getirdiği bir takım kolaylıklar ve öz güvenle göze kestirilen parçalar daha kolay çalınmaya başlanır. bu safha kişinin lanetin pençesine amansızca düştüğü ve artık ruhunu şeytana gönüllü teslim ettiği safhadır. bundan sonra yeni parçalar göze kestirilir ve çalınmaya başlanır ve çalındıkça levıl arttırılmaya devam ettiği gibi müzik dinleme alışkanlıkları ve dinlenen beğenilen kişiler de değişmeye başlar yeteri kadar süre ve çabadan sonra artık yeteneğin üst sınırlarının zorlanmaya başlandığı aşamalar gelir çatar. teknik çalışmalar başlar. "alterneyt pikink" ler "sivip"ler "tepink"ler derken başarılı olunduğu ölçüde hep yeni hedefler hep daha üst seviye gitaristlerin parçaları çalınmaya çalışılır. ve bu safhadan sonra nasıl bir lanetin içine düşüldüğü adamın suratında tokat gibi patlar. bu işin bir sonu yoktur ve hep daha fazlasını istersin ama her zaman daha iyisi ya da daha değişiği vardır. bu noktadan sonra kendi kuyruğunu kovalayan kedi gibi bir kısır döngünün içinde olduğunu farkedersin.

bak mesela klasik gitarda öyle değildir. ya akdeniz akşamları modunda gidersin kafana göre. ya da girersin olaya ve "asturyas" "rodrigo" "bah" neyse işte bir zirve noktasına ulaşabilirsin. ha parçalar değişir mi değişir. ama aktığın mecra bellidir. elektro klasikten zor da demiyorum. ama dedim ya yolun belli. elektroda bu yok abi. "metalika" çalmaya başlarsın yaparsın da "körk" sana gitarist gelmez. sonra "megadet"e bulaşırsın "marti" adama kafayı çizdirir. krize sokar hayata küstürür. "drim tiyatır"a bulaşırsın hepten ski tutarsın. "satriyani"si "sitiv vay"ı "ceysın bekır"ı her biri ayrı yön ayrı mecra hepsi derya hepsi deniz. nereye gitsen bela. bu virtüözler bilmem neler bir yana bir de "maykıl encılo" gibi absürd hayvanlar çıkar karşına şaşırırsın afallarsın. hep daha iyisi hep daha değişiği daha farklısı vardır ve işin en kötüsü de her zaman çalmak ya da gibi çalmak istediğin ve çalamayacağın bir şey veya biri olur olacaktır. elektro gitar bir enstrüman değil bir lanettir. ve uzak durulamaz.

1 yorum:

  1. Koranım keşke hepüsünü çalabilmeye kadir olsa insanoğlu. sen bitanesin, adamlar 300 tane. spartalı gibi ipneler. hangisini çalacan ? hepsi hergün bi fırtdünya nane üretiyo götünden. ama çok azı birbirinin şarkılarını çalıyo. dimekki herkesin tuttuğu kendine.
    çok özlü konuştum. çok fosfor harcadım. balık balık balık!

    YanıtlaSil