Geçtiğimiz günlerde televizyonda bir programa denk geldim. Denk geldim diyorum çünkü televizyon izleyen bir insan değilim hatta televizyonum yok. Ciddi söylüyorum, televizyon almaya lüzum görmedim. Denk geldiğim programda süslüsünden bir şarkıcı hanım kızımız, -kendi tabirleriyle popçu- süslüsünden bir popçu hanım ablamız, -eskilerinden yani kendi tabirleriyle sanatçı- yakışıklı olduğunu zannedeninden bir popçu abimiz –hem eskilerinden hem de yapımcı ya da müzik şirketi sahibi ya da her ikisi de kendi tabirleriyle; ohoooo!!!!-. Tartışılan mevzu telif hakları yasası. Körler, sağırlar birbirini ağırlar misali herkesin ortak söylemi şu; korsan kullanmak hırsızlıktır. Çok da hırslılar hırsız derken. Kolay mı? Sırf bu korsan müzik mevzusu yüzünden bir çoğunun özel jeti yok. Boğazda villada oturamayan var. Çok daha sefil halde olanlar var mesela spor otomobili olup, arazi aracı olmayan. Arazi aracı olup spor arabası olmayan var. Zavallı sefil, fakir, ezik şarkıcılar. Hep bu korsancılar yüzünden. Korsan albüm almayın internetten müzik indirmeyin. Korsan hırsızlıktır Allah baba günah yazar.
Ama ben yine de düşünmeden edemedim hırsızlık nedir? Türk dilimizin yetkili kurumuna sordum aga bu nedir? Dedi ki; çalma arakçılık. Bir şeyi sahibinin izni olmadan alma, sahip olma, el koyma. Hırsızlık teknik olarak aslında birinin sahip olduğu bir şeyi ondan almaya dayanıyor. Yani birinin bir şeyini çalarsanız o şeye gerçek sahibi artık sahip olmaz. Ya da diğer açıdan bir şeyi çalınan bir kişinin varlığından bir şey eksilir. Korsancılıkla hırsızlığın farkı işte burada ortaya çıkıyor. Hırsızlıkta kayıp söz konusu korsanda ise gelecek olan potansiyel kazançtan mahrum olma. Aslında ikisi teknik olarak farklı şeyler. Bunu neden belirttim çünkü popçu abla, popçu abiyle kendisinin aydın olduğunu iddia edip, sözü “biz ne dersek o dur” a getirdi. Aydınlar! Aydınlığa gel ışığa gel! Ya da önce sesime gel sonra nereye gidersen git! Tabi aydınlar böyle şahadete gelince sunucu nasıl yaltaklanacağını bilemedi. Yaltak sunucuyu geçelim mevzumuza dönelim. Ha şimdi korsanın tam olarak hırsızlık olmaması onu yasal veya meşru bir şey yapmaz. Gayet tabi emeğin bedelini ödemeden haksız kullanımı söz konusudur. Şimdi ben bu beyaz balina aydınların Türkiyede yoksulluk ve açlık sınırının ne olduğunu, kaç kişinin bu sınırların altında yaşadığını bilip bilmediklerini merak ediyorum. Asgari ücret ne kadar? Kendi albümlerinin satış fiyatı ne? Bir ekmek kaç para? Bu albümler için ödenmesi gereken paraya hangi temel ihtiyaç maddesinden ne kadar alınabiliyor? Mum ışığım kendi erirken etrafa ışık saçanım aydınlat beni ki pervanen olayım. Müzik sizin neyinize lan pis fakirler! Ayağına giyecek donun yok müzik diyosun bilmem be diyosun ezik!!! Bu mudur? Evet aydın feryadı işte bu! Bir popçu ağlıyor gözleri yaşlı!!! Sonra popçu hanım kızımız dahiyane fikrini sunma tevazusunu bahşediyor biz zavallılara. Denetim sıklaştırılmalı cezalar ağırlaştırılmalı. Veeeeeee!!! Aydının düşman işgalinden kurtuluşu! Temsili milis kuvvetleri beyaz balinaları zalim korsanların elinden kurtarıyor. Popçu kızın zekası akvaryum balığıyla su kaplumbağası arasında bir yerde ama memelere laf yok silikonlar tam ayarında olmuş. Lepistes devam etti. Emek sömürüsü dedi hak dedi adalet dedi böyle kominis kominis konuştu. O böyle konuşunca benim aklıma hayatları boyunca emek sömürüsü nedir görmemiş pis burjuva tekel işçileri geldi. Ota boka arıza çıkaran şımarık görgüsüz herifler. Durduk yere saçma sapan sebeplerden ha babam ölen tersane işçilerini de düşündüm. Bir defa daha tiksindim onlardan. Ya madencilere ne demeli? Midemi bulandırıyorlar. Grizudan ölmeyi biliyorsun ama üç kuruş paraya kıyıp da bir albüm almayı bilmiyorsun. Elime bir tüfek alıp havyarın kilosu kaça bilmeyen bütün sendikasız, toplu sözleşmesiz, sigortasız çalışan aristokratları vurmak istiyorum. Bu ülke sizin gibiler yünüden böyle. Ey aydınların ne koşullarda yaşadığını bilmeyen aymaz yurdum halkı!!! Çek elini aydınımın cebinden…
Ama ben yine de düşünmeden edemedim hırsızlık nedir? Türk dilimizin yetkili kurumuna sordum aga bu nedir? Dedi ki; çalma arakçılık. Bir şeyi sahibinin izni olmadan alma, sahip olma, el koyma. Hırsızlık teknik olarak aslında birinin sahip olduğu bir şeyi ondan almaya dayanıyor. Yani birinin bir şeyini çalarsanız o şeye gerçek sahibi artık sahip olmaz. Ya da diğer açıdan bir şeyi çalınan bir kişinin varlığından bir şey eksilir. Korsancılıkla hırsızlığın farkı işte burada ortaya çıkıyor. Hırsızlıkta kayıp söz konusu korsanda ise gelecek olan potansiyel kazançtan mahrum olma. Aslında ikisi teknik olarak farklı şeyler. Bunu neden belirttim çünkü popçu abla, popçu abiyle kendisinin aydın olduğunu iddia edip, sözü “biz ne dersek o dur” a getirdi. Aydınlar! Aydınlığa gel ışığa gel! Ya da önce sesime gel sonra nereye gidersen git! Tabi aydınlar böyle şahadete gelince sunucu nasıl yaltaklanacağını bilemedi. Yaltak sunucuyu geçelim mevzumuza dönelim. Ha şimdi korsanın tam olarak hırsızlık olmaması onu yasal veya meşru bir şey yapmaz. Gayet tabi emeğin bedelini ödemeden haksız kullanımı söz konusudur. Şimdi ben bu beyaz balina aydınların Türkiyede yoksulluk ve açlık sınırının ne olduğunu, kaç kişinin bu sınırların altında yaşadığını bilip bilmediklerini merak ediyorum. Asgari ücret ne kadar? Kendi albümlerinin satış fiyatı ne? Bir ekmek kaç para? Bu albümler için ödenmesi gereken paraya hangi temel ihtiyaç maddesinden ne kadar alınabiliyor? Mum ışığım kendi erirken etrafa ışık saçanım aydınlat beni ki pervanen olayım. Müzik sizin neyinize lan pis fakirler! Ayağına giyecek donun yok müzik diyosun bilmem be diyosun ezik!!! Bu mudur? Evet aydın feryadı işte bu! Bir popçu ağlıyor gözleri yaşlı!!! Sonra popçu hanım kızımız dahiyane fikrini sunma tevazusunu bahşediyor biz zavallılara. Denetim sıklaştırılmalı cezalar ağırlaştırılmalı. Veeeeeee!!! Aydının düşman işgalinden kurtuluşu! Temsili milis kuvvetleri beyaz balinaları zalim korsanların elinden kurtarıyor. Popçu kızın zekası akvaryum balığıyla su kaplumbağası arasında bir yerde ama memelere laf yok silikonlar tam ayarında olmuş. Lepistes devam etti. Emek sömürüsü dedi hak dedi adalet dedi böyle kominis kominis konuştu. O böyle konuşunca benim aklıma hayatları boyunca emek sömürüsü nedir görmemiş pis burjuva tekel işçileri geldi. Ota boka arıza çıkaran şımarık görgüsüz herifler. Durduk yere saçma sapan sebeplerden ha babam ölen tersane işçilerini de düşündüm. Bir defa daha tiksindim onlardan. Ya madencilere ne demeli? Midemi bulandırıyorlar. Grizudan ölmeyi biliyorsun ama üç kuruş paraya kıyıp da bir albüm almayı bilmiyorsun. Elime bir tüfek alıp havyarın kilosu kaça bilmeyen bütün sendikasız, toplu sözleşmesiz, sigortasız çalışan aristokratları vurmak istiyorum. Bu ülke sizin gibiler yünüden böyle. Ey aydınların ne koşullarda yaşadığını bilmeyen aymaz yurdum halkı!!! Çek elini aydınımın cebinden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder