Hayyam der ki;

... ateistleri inanlardan daha samimi buluyorum. Onlar en azından "ya yoksa" diyor. Ötekiler ya varsa korkusundan yapmadığını bırakmıyor.

Cenk Erdem Kafası

Bu gün İstiklal Caddesinin ortasında biri birine, yere diz çöküp evlenme teklif etti. Bana göre çok bayağı klişe ve geyikti. Ama gördüğüm, en mutlu insan yüzlerindendi.


Hayat ne garip, vapurlar falan?

temizim

sigarayı, büyük harfi, ki yi ve de yi ayrı yazmayı bıraktım...

Rûbai

İç koçum üzümün kanı demişti dayım
Şarap içtim mi alemin kralıyım
Hayatım Scorsese filmi gibi
Ama ne Boston'da yaşıyorum ne de İrlandalıyım

Kişiselim Gelişiyorum Çalışkanım


Son zamanlarda gazetelerde dergilerde ve özellikle internette bir takım hanımlar türedi. Patlayan sosyal medya ile bu teyzelere de gün doğdu. Bir hanım ablamız şöyle buyuruyor….

“ Gittiğim etkinlikte,katılımcılardan birinin defterine renkli notlar aldığını, notların üstüne postit yapıştırdığını; tekrar farklı bir kalemle yuvarlaklar çizdiğini gözlemledim. Tüm dikkatiyle notlar tutan bu kişinin yakasındaki kartta… “

Yazı böyle başlıyor ve devamında hanım efendi not alan amcayla sohbet ediyor ama ne sohbet röportaj mübarek. Ve karşılıklı kişisel gelişim kafası yaşıyorlar. Şimdi bu teyzeler gencim aktifim dinamiğim havalarında o etkinlik senin bu seminer benim gezip gezip sonra biz zavallı avam kamarasına faydalı olacak şeyler anlatıyorlar. Biz de anlıyoruz ki toplantılara renkli kalem ve post it le gitmemiz gerekiyormuş. Gibi gibi…

Mesleğim gereği ben ta üniversiteden beri eğitimdir, seminerdir, kongredir, sempozyumdur bam güm katılan daha doğrusu katılmak zorunda kalan bir adamım. Evdeki sertifikaları katılımcı belgelerini yaksam kışı geçiririm. Şimdi size biraz bu etkinliklerden bahsetmeme izin verin. Bu gibi etkinlikler genelde sabah 08:30 - 09:00 gibi başlar. Başlamadan önce fuayede kahvaltı mahiyetinde bir kuru pasta, kek, börek, çay kahve seramonisi yapılır. Genelde de hafta sonu yapıldıkları için insanlar mutlak suretle uykusuz ve yorgun gelirler. Çay ritüelinde konuşmalar da bu eksendedir. Sonra etkinlik başlar 10:45 civarında bir çay molası verilir. 12:30 gibi mama yenir, 14:30 bilemedin 15:00 bir çay daha sonra 17:00 de insanlar arkasına bakmadan kaçar. Bu gibi bir sürü etkinlikte bulundum ve pek çoğunda oldukça üst düzey yöneticilerle beraberdim hatta bir iki tanesinde çalıştığım sektörün ağa babaları oradaydı. Bu teyzelerin bahsettiği mevzular etkinliğin gündemini oluşturamaz orada konuşulamaz. Aralarda yemeklerde ancak bu tarz şeylere vakit ayrılabilir. Şimdi ben katıldıklarıma bakıyorum da, biz aralarda hep maç muhabbeti, geyik, kakara kukara yapmışız. Bu tarz toplantılar o kadar yorucu ve yoğun oluyor ki genel müdür de olsan, mesul müdür de olsan kendini dışarı attığında kafayı dağıtmak için başka şeylerden bahsediyorsun. Kadınlar desen yurdum kadını max fucktor, lankom falan. Gerçi yurdum kadınının fucka mucka ayıracak parası yok. O kitle öyle onu demek istedim. Şimdi kendini benim yerime koy, zaten seminerde toplantıda daralmışsın burana kadar gelmiş sigara krizin tutmuş. Oturduğun yerde kurtlanmaya çeyrek hatta beş kala kısacık bir ara verilmiş ve o arada sidiklinin biri yanına gelmiş “efendim renkli kalem kullanıyorsunuz hayatınızı organize bıt bıt verimlilik cart curt” dır dır ediyor. Valla ağzının ortasına bir koyarlar adamın görürsün markörü filigranı. Zilliye bak verimlilikmiş… la get zaten millet hafta sonu sabahın köründe kalkmış gelmiş gün boyu kafa patlatıyor yarın yine iş, trafik desen cabası kimi ay sonu derdinde kontes kalkmış renkli kalemlerle cicili bicili notlardan bahsediyor. Not sayfasının orasına burasına çiçek kelebek de çizelimde şirkette gey olduğumuz söylentisi yayılsın oldu olacak. Salak sevgi kelebeği seni...

İşte böyle arkadaşlar sözün kısası yalan dolan bu yazılanlar. O toplantılarda eğitimlerde böyle şeyler konuşulmaz konuşmaya kalkarsan da dayağı yersin ondan da yazacak bir şey çıkmaz. Arkandan taşla kovalarlar vallaha nasıl kaçacağını bilemezsin. Neyse bitiriyorum içim daraldı siz de okuyup paylaşıp prim vermeyin şu zillilere, şımartmayın. Kendinizi adam gibi şeylerle oyalayın.

Pişmanım






Sevgili Allah’ım küçükken mahalledeki sümüklü Fırat’ın bileklerini kırdığım için özür dilerim. Osman’la da ospirik Osman osuruma düşman diye dalga geçtiğim için özür dilerim. Kamptaki kızları pikuuu diye ses çıkartıp korkuttuğum için de özür dilerim. İlkokulda Gülçin’in saçını çektiğim, Selin ve Tuna’nın lastik oyunlarını bozduğum için, Sinan’a kafa göz daldığım, Kadri’nin kafasına her ders silgi attığım için de özür dilerim. Ortaokulda Fulya’nın eteğini kaldırdığım için, Burcu’yu sıkıştırıp sıkıştırıp öptüğüm için Merve’ye servisin arka koltuğunda yaptıklarım için de özür dilerim. Ayrıca yine ortaokulda Merve’ye nöbetçiyken, boş derste kızlar tuvaletinde ve arka bahçede yaptıklarım için de özür dilerim. Lisede Serhat’ı dövdüğüm, Merve’ye (aynı Merve) tiyatro salonunun kulisinde, spor salonunun soyunma odasında, merdiven altında, kantinin arkasında, boş sınıfta ve yine servisin arka koltuğunda (evet yine aynı servisteydik) yaptıklarım için de çok özür dilerim. Üniversitede, arkadaşlara …ooolum Merve diye bi kız vardı… diye anlattığım, içip içip Merve’nin aklını çelecek kafasını karıştıracak mesajlar attığım, daha olmadı aradığım için ve diğerleri için (şimdi onları buradan anlatamıyorum tabi… gerçi asıl büyük kalemi onlar teşkil ediyor ama anlamışsındır sen ) çok çok çok özür dilerim. Askerden dönünce ilk iş İlker’i arayıp aga nerelerdesin özledim ayağına rakıya oturtup Merve’nin cep telefonunu öğrendiğim sonra da hiç bir şey olmamış gibi Merve n’aber diye aradığım için de çok özür dilerim. Şimdi buradan anlatamıyorum tabi mayıs ayındaki mevzu için temmuz başındaki hadise için bir de geçen Cuma gecesi yaptıklarım için çok özür dilerim. Ne olur beni affet bunların hepsi için çok pişmanım lütfen beni affet ve havaları soğut artık. Yandım Allah’ım yandım piştim. Söz uslu duracağım bundan sonra sen yeter ki havaları soğut. Zaten Merve de telefonunu değiştirmiş. Beni feysbuktan da silmiş…




KÜFÜR ÜZERİNE TEZLER 2

Daha önce bahsetmiştim. Küfür, sövgü olduğu gibi sevginin de bir işareti olabilir pek tabii. Misal çok komik bir adamı izleyen bir seyirci beğenisini komedyenin annesinin mesleğine dair yorumlar yaparak da belli edebilir. Küfürle insanlar güldürülebilir falan ve benzeri… -küfür acziyetin bir işaretidir. Demişti bilge bir adam. “Adam haklı beyler.” Gerçekten de insan aciz kaldığı durumlarda sıkça müracaat eder küfür müessesesine. Tribündeki taraftar, inip kendi çalamaz verilmeyen penaltının düdüğünü yada televizyon başında, açıklanan yeni vergi yasasını izleyen küçük esnafın gücü yetmez durumu değiştirmeye. Elden bir şeyin gelmediği durumlarda sayar dökeriz bol bol.


İnci sözlüğü bilmeyeniniz yoktur ama ben yinede biraz anlatayım. Ekşi sözlükle başlayan e-sözlük furyasının bu günlerde kendinden en çok söz ettiren ismi. İnci sözlük aslında tam bir e-sözlük bile değil. İçinde insanların türlü vesilelerle birbirine bam güm küfür ettiği bir sanal platform. Ama incilerin faaliyetleri sözlük sınırını çok aştı. Bu kitle farazi alemde düzenlenen anketlere topluca saldırarak sonuçları manüple ediyor, sosyal ağlarda topluca yorum terörü estiriyorlar, hatta internet sitelerindeki butonların ismini değiştiriyorlar hatta ve hatta canlı yayınlara telefonla bağlanıp küfrü basıp kapatıyorlar. Eylemlerinin temel malzemesi küfür. İnci sözlük için bir grup kendini bilmez ergen diyenlerin sayısı hiç de az değil. Hiç de öyle olmadığı gün gibi aşikar aslında. Yani din propagandası yapan bir mizah dergisinin sanal platformdaki grubunda yayınladığı bir karikatürün altına titreyerek boşaldım diye yorum yazmak, hiç de öyle kendini bilmez bir ergen davranışı değil. İnci planlı mı? Hayır tam tersi rastgele. Kolektif mi? Duruma göre. Aralarındaki bayanların sayısı da oldukça fazla. Bir bayan arkadaşım orada yazar olduğunu söylediğinde kendimi şöyle şeyler söylerken yakaladım; ooohhh açılsın Padora’nın kutusu, doya doya basabilirsin küfürü artık, bu ülkede erkek olmanın lüksünü sanal da olsa tat sen de! Çünkü o artık bir incici ve kimse orada onu yargılamaz kınamaz ayıplamaz. Ha babam küfür yer o ayrı. Ama o da cayır cayır saydıracak zaten. İnci sözlükteki rumuzunun arkasındayken yaptıkları için de kimse onu kınayamaz zira o bir incici onun için söylenecek söz yok yozlaşmanın en uç noktasında zaten. Öyle mi? Hiç de değil aslında. Kendisi son derece nitelikli, iyi eğitim almış, saygın bir mesleği olan, kültürel birikimi yüksek ve sosyal ilişkileri kuvvetli biri. Peki bu cici kızın orada ne işi var. Çünkü bu cici kıza ne yapması gerektiği küçüklükten itibaren dayatılmış. Çünkü bu cici kıza nasıl oturup kalkması nasıl konuşması gerektiği dikte ettirilmiş. Namus tabularıyla baskı altına alınmış. Onca birikimi ve niteliğine rağmen üç kuruşa çalıştırılıp tüketimi özendirecek her türlü bombardımana maruz bırakılmış. İnci sözlük yozlaşmış bir oluşum değil, yozlaşma karşıtı bir oluşumdur. Planlı, misyonu ve felsefesi olan bir isyan hareketi olduğunu söylemiyorum. Sistemli ekonomik kültürel ve toplumsal erozyonun kaçınılmaz sonucudur inci. Bu tepkinin altında yatan çok basit bir mantık var. Kutsal saydığınız ya da şu veya bu şekilde önemli addettiğiniz tüm değerler adına bizleri yozlaştırdınız. Şimdi biz de öyle bir noktaya geldik ki artık iyi veya kötü, güzel veya çirkin her şeye karşıyız. Allah’tan kitaba, dinden imana, milliyetten vatana, namustan topluma her şeye sövüyoruz.

…yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi…



Her şeye sövüyoruz. Çünkü elimizden başka bir şey gelmiyor. Aciziz ve yalnızca küfür edebiliyoruz. Ve bizi kınamanın rencide etmenin bir yolu da yok. Ar damarımız çatlaktan çok öte bir kudretle çağlıyor. Siz bizi sansürledikçe biz daha beter zıvanadan çıkıyoruz. Aciziz ve çaresizlikten kıvranıyoruz. Kıvrandıkça daha çok küfrediyoruz. Üşüyoruz reyiz…
Adam haklı beyler!!!

…kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür…

…yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi…





inci sözlük hakkında ciddi ciddi bir tek küfür
bile içermeyen bir yazı yazdım ya, Allah da benim belamı versin!!!


Olmadık Şeyler Düşünürken Buluyorum Bazı Bazı Kendimi/4


Hoş ve zarif bir bayanla sahil yürüyüşü… karşıdan gelen üçüncü şahıs ve köpeği. Hzb (Hoş ve zarif bayan) köpeğe yaklaştı ve sevmeye başladı. Bir yandan köpeğin başını boynunu okşayıp çenesinin altını kaşırken bir yandan da köpekle ne tatlı şeysin monologu yaşanmakta. Köpek halinden şikayetçi değil kuyruk sallama eylemiyle de memnuniyetini belli etmekte. Hzb’nin köpeğe olan ilgisi dağılıp sahibesiyle sohbete başlayınca hayvan biraz beni koklayıp ağlamaklı ve yalaka gözlerle (gözlere gel) aynı muameleyi benden talep etmeye başladı. Kırmadım hayvanı o gözleri nasıl kırabilirsin ki zaten -ağlamaklı ve yalaka- ben de kendi meşrebimce sevmeye başladım. Mamafih benim sevme biçimim Hzb’den biraz daha farklıydı. Daha hırpani ve sert seviyordum hayvanı ama bu onun daha çok hoşuna gitti. Oyunbaz oyunbaz hırlayıp ellerimi ısırmaya bacaklarıma dolanmaya başladı. Hzb ve sahibe hanımlar da bizi izliyorlar bu esnada. Biz köpekle samimiyeti ilerletince ben inisiyatif kullanmaya karar verdim ve sahibe hanımdan izin almadan köpeğin tasmasını çözdüm. Biz köpek beyle kah koştuk kah boğuştuk kah hırlaştık akabinde de hanımların yanına döndük. Efendim karşılıklı iyi niyetler sunulup sahibe hanım köpek beyle yoluna Hzb hanımla da ben yolumuza devam ettik. Şimdi efenim köpek gördüğüm zaman severim falan ama köpeklere deli olduğum da söylenemez. Çıldırmıyorum yani bir köpek gördüğümde ve ay ne şeker şeysin sen diye ortalığı da ateşe vermiyorum. Lakin biz köpek beyle daha bir anlaştık daha bir oynadık. O zaman düşündüm dedim ki… içimden diyorum tabi bunları. Dedim ki lan Hayyam aslında lan Hayyam da demedim onu şimdi kendi içimde kendimle bir diyaloga girmişim havası vermek için yazdım. Yoksa insan kendinle lan kendim diye başlayan bir diyaloga girer mi? Velhasılıkelam düşündüm. Kadınlar bize hayvan diyerek ya da çeşitli hayvan isimleriyle bize dair memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlar. Şimdi biz zaten hayvansal özellikleri ön planda canlılarız cins olaraktan. Kaba kuvvet, rekabetçi yapı, koruma içgüdüsü falan falan. Hatt-ı zatında da sizin gözünüzde öyle olanımız makbul böyle kaslı maslı tipler rağbette. E şimdi sayın Hzb hanım -bak hanım diyorum- sorarım sana bir hayvan sever olarak zaten hayvansı özelliklerine tav olduğun hayvanları hayvanlıkla itham etmek perhiz ve lahana turşusu diyalektiğine uygun mudur? Bana bir hayvan sever olarak hayvan sevdiğin için sen gelmedin mi şimdi doğam yüzünden beni yargılamak niye? Misal ben insan sever bir canlıyım o yüzden de kaba saba özellikler yerine estetik olarak zarafet içeren özellikteki canlıları tercih ediyorum. Ben hayvanım sen insansın… bir hayvan olan benden hiç gel lan Hzb senlen ortak bi altılı kuponu yapalım talebi aldın mı? Ya da sana mençıstır maçı nolur diye sordum mu? Alnına şaklatıp, parmaklarıma üfletip sonra da ooooh dedim mi? Seninle hiç güreş tuttuk mu cicim? Bak cicim diyorum. Gördüğün üzere senin gibi zarif ve alımlı bir insandan bizim seviyemize inmesini beklemedim ve buna dair talepte bulunmadım. Karşılanmayan bu talepler yüzünden sana tavır almadım seni yargılamadım. Aaa!!! Bak! Dur şimdi dinle ama bir dinle! Ya bi Dakka ya! Hıyarlık müessesesi farklı. Bir bayanı gerçekten geçerli bir mazeretin olmadan yarım saat bekletmek hıyarlığın daniskasıdır. O ayrı. Hıyar bir bitkidir ben bitki miyim? Yok cicim –bak cicim diyorum- yok… yok canım –bak canım diyorum- yok…

KÜFÜR ÜZERİNE TEZLER 1

Küfür Arapça kufr kelimesinden dilimize iltica etmiş bir kelimedir. Aslen Arap’tır ama Arabistan’dan gelip Yozgat’a yerleştiği için Yozgatlı sanılır. Ama değil aslen Arap. Türk dilinin yetkili kurumu “Sövmek için söylenen söz sövgü” olarak belirtmiş bu kelimenin anlamını. Ama pek bir eksik olmuş bu tanım. Sövgü olduğu gibi sevgi de belirtir küfür pek tabii. Özellikle çok yakın arkadaşlar birbirlerine sevgilerini küfrederek anlatabilirler. Bunu yapanların sayısı hiç de az değil. Küfür aynı zamanda bir mizah öğesi ya da şaka malzemesi de olabilir pek tabii. Pek çok farklı mecradan hayatımıza giren bu hazreti küfür aynı zamanda bir ölçektir.


- Neyin ölçeği?
- Skimin ölçeği!



Küfürle ilgili yazınca terazinin topuzu biraz kayıyor pek tabii. Evet küfür bir ölçektir. Arkadaşlık ölçeği. Küfür arkadaşlığı ölçer demiyorum, arkadaşlıkta samimiyetin bir ölçütüdür. Nasıl olduğunu anlamak için önce arkadaşlık kurumunun iç dinamiklerine göz atmak lazım. Farklı sosyal statülerden, farklı meslek ve meslek gruplarından, farklı siyasi görüşlerden, milletlerden, farklı zevklere sahip insanlar arkadaş oluyorlar pek tabii. Demek ki yukarıda saydıklarımdan hiçbiri arkadaşlık konusunda belirleyici unsur değil. Etkendir mutlaka ve ilişkilerde belli oranlarda söz sahibidir ama arkadaşlıktaki samimiyeti belirleyen şey bunlardan hiçbiri değildir. Arkadaşlıkta samimiyeti belirleyen şey küfürdür. Şimdi bazılarınızın aklından şuna benzer şeyler geçiyor mutlaka.


Ne alakası var insanlarla samimi olmak için küfürleşmek mi lazım?


Ne alakası var lan küfretmeden arkadaş olunmuyor mu?


Lan ne alakası var amk samimi olmak için illa ana bacı düz mü gitmek lazım?



Böyle düşünenler yanlış düşünüyor çünkü küfür arkadaşlıkta samimiyetin bir ölçütüdür derken söylemek istediğim şey samimi insanların birbirine küfür ettikleri değil, benzer ve birbirine yakın miktarda küfür ettikleri. “Ne alakası var” düşüncesini ben yukarıda üç ana seviyede belirttim. Bu çok daha detaylandırılabilir, araya farklı küfür seviyeleri eklenebilir pek tabii. Ama genel olarak siz bu üçlü içinde neredeyseniz yani hangi seviyedeyseniz yakın arkadaşlarınız da aynı seviyededir. Günlük konuşmalarda sarf ettiğiniz küfür miktarı, sizin küfür seviyenizdir ve genellikle insanlar birbirlerinle aynı ya da yakın küfür seviyesindeki insanlarla daha iyi anlaşırlar pek tabii. Misal 3küfür/100kelime seviyesindeki bir adamla, 85küfür/100kelime seviyesindeki bir adamın arkadaşlıklarının belirli bir noktadan ileri gitmesi zordur. Bu şu demek; ancak tuttuğu takım yenilirken bariz şekilde taraf tutan bir hakemin cinsel tercihi üzerine spekülasyon yapabilecek kadar küfür eden bir adamla, hemen her cümlesinin sonunda bir şeylere koyan bir adam, aynı takımı da tutsa, aynı partiye de oy verse, aynı tür müziği de sevse de, eşit miktarda para da kazansa, hemşeri de olsa iyi arkadaş olamaz. Ama kadın erkek ilişkilerinde durum biraz daha farklı küfür seviyesi biraz daha gizli özne tadında yaşandığı gibi katsayılar da biraz değişiyor ve farklı cinste insanlar hangi küfür seviyesinde olursa olsun birlerinin yanında daha az küfürlü konuşmaya özen gösteriyorlar. Farklı cinsten insanlarda küfür seviyesi katsayılarla ölçülür. …pek tabii. Örneğin; 35küfür/100kelime küfür seviyesindeki bir erkekle 12,6küfür/100kelime küfür seviyesindeki bir kadın, cinsler arası indekste aynı seviyeye denk gelmektedir. Neticede kadın da olsa erkek de olsa sosyal ilişkilerde yakınlığın bir ölçütüdür küfür. Pek tabii…