Böyle başlık atınca sanki dünya kupası ya da bir spor müsabakası kupası gibi bir algılama oluşabilir ilk bakışta. Ama olmasın çünkü kupa dediğim çay veya kahve içilen saplı cam bir bardaktan başka bir şey değil. Yapısı ve işleviyle herhangi bir sıra dışılık arz etmeyen bu bardak, ona yüklenen anlam açısından ise artık önem arz ediyor. Şöyle ki; şimdi efendim bu kupa biz öğrenciyken ev arkadaşımın kupasıydı. Bilirsiniz üniversite öğrencileri mezun olurken, yaşadıkları evdeki bütün eşyalarını alıp götürmezler. En azından bizde öyleydi. Eşyalar sonraki kuşakların da kullanması için ev ahalisine bağışlanırdı. Mevzu bahis kupa arkadaşıma mezun olan birinden kalmış. O da kupayı çok sevmişti. Sağlam çay tiryakisi olan bu zat her zaman o kupadan çay içer hatta çantasında okula çıkarır kantinde de çayını o kupaya alırdı. Mezun olurken de bıraktı kupayı. Ben devraldım kupayı ve onunla çay kahve içmeye başladım bir süre kullandıktan sonra da mezun olurken ben de kupayı bıraktım ama bu defa kupayı benden sonra ilk mezun olacak arkadaşa teslim edip; bak moruk bu kupanın olayı budur. Bana eski mezunlardan kaldı sen de mezun olurken bu kupayı senden sonra mezun olacaklara bırak. Bu bundan sonra mezuniyet kupası olsun diye de şakayla karışık tembih ettim. Ben arkadaşımın bu olayı ciddiye alacağını hiç tahmin etmemiştim. Hadi o bunu ciddiye aldı, ondan sonrakilerin bunu devam ettirmesi o bana olanaksız görünmüştü. Bir geyik olarak kalmıştı benim nazarımda bu olay. Lakin öyle olmamış. İnsanlar bunu bir gelenek haline getirmiş ve kupa beş yıldır nesilden nesile geçmiş ve fakültede efsane olmuş. Hatta kupanın kimde olduğuna dair spekülasyonlardan tutunda kimdekinin gerçek kupa olduğuna dair söylentilere varıncaya kadar dallanıp budaklanmış olay. Sahteleri türemiş. Başka insanlar da böyle gelenekler başlatmaya başlamışlar. Bu muhabbetler bizim dönemimiz de beraber öğrenci olduğumuz şimdiki araştırma görevlilerinin kulağına kadar gitmiş. Bana da onlardan biri söyledi durumu. Onlar tabi biliyorlar bu olayın çıkış noktasının ben olduğumu ve benden sonra ilk kime kaldığını… hatta ondan da muhtemelen kime kalmış olabileceğini falan düşünüp gerçek mezuniyet kupasının hangisi olabileceğine dair aydınlatmışlar kamuoyunu. Ben biraz tuhaf karşıladım bu durumu. Yani ben anılarına sıkı sıkıya bağlı ve eşyalarına da anlam yükleyen kişileştiren bir insanım ama herkesten böyle davranması beklenmez. Kimisi için bardak bardaktır. Ve bu bardak seni tanımayan birinin eline geçtiğinde senden gelen maneviyat anlamsızlaşır. Neden insanlar buna bu kadar değer verdiler? Yani ben bile bırakırken bu kadar ciddiye almamıştım. Sonradan biraz kafa yorunca idrak ettim mevzuyu. Hatta açtım sordum teyit ettirdim. Ben bu kupayı bırakırken şaka olsun diye bu kupa uğurlu bunu alan mezun oluyor diye bir kelam etmiştim. Ama bunu çok laf arasında ve gayet de ciddiye almayarak ve alınmasını beklemeyerek söylemiştim. Düşüncem elden ele bir eşya, bir nesilden diğerine geçse bu bir gelenek olsa ve benim gibi başkalarının da öğrenciliği de böyle renkli olsa gibilerinden bir şeydi. Ama kendim bile inanmamıştım. Öte yandan benim arada dalga geçmek niyetiyle ettiğim en az ciddiye aldığım kelam en fazla itibar gören olmuş. Uğur!!! Ciddi şekilde bardağın uğruna inanan tipler varmış. İnsanların batıl inançları benim bardağı meşhur etmiş. Benim istemediğim bir mecradan aksa da olay, amacıma ulaşmış görünüyorum. Biraz megalomanca olacak ama; geçtiğim yerlerde ve hayatlarda iz bırakıyorum. Evet bitti!!!
(biraz değil bayağı bildiğin megalomanlık lan bu)
66 Ocak 2010
saat 01:1215
(biraz değil bayağı bildiğin megalomanlık lan bu)
66 Ocak 2010
saat 01:1215
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder