Zor günleri yalnız geçirmenin manevi olduğu kadar maddi sıkıntıları da var. Mesela böyle günlerde zaten hiç de keyifli olmayan çamaşır, bulaşık, ütü gibi işler, daha da sıkıcı ve yapması zûl işler oluyor. Misal, bir gün bilgisayarımı açtığımda bir e posta dikkatimi çekti. Makarna seni feysbukta arkadaş olarak ekledi. Onaylıyorsan falan falan… tam ben bu ne lan? Derken arka odadan biri bağırdı;
-abi benim ben!
N’oluyo lan? Evde biri mi var? Falan demeye kalmadan koridora çıktı. Baktım harbiden benim makarna. Ben onu pişireli epey bir olduydu. Sonra durduğu yerde, yeşillendi allandı bu. Büyümeye başladı. Sonra başka bulaşıklar ve yeni yemek artıkları gelince üstüne, bunlarla beslenmeye başlamış büyümüş serpilmiş kocaman adam olmuş benim makarna. N’aber lan marki? İyi be abi işte n’olsun yaşayıp gidiyoruz. Vay be benim makarnaya bak dedim kendi kendime. Epey iyi vakit geçirdik sonra markiyle. Çok şey öğrendi geliştirdi kendini. İçkiye bile başladı kerata. Çektim kulağını baştan, sonra armut dibine düşer diye düşünüp affettim. Kimin makarnası? Ama Allah’ı var markimin hiç öyle sarhoş olup dağıtmaz, adabıyla içer. Kimin markisi? Günlerden bir gün, makarna geldi dedi ki; abi ben ayrı eve çıkmak istiyorum. Niye lan marki? Dedim, kalbini mi kırdım? Bak arada sert davranmış olabilirim ama senin iyiliğin için be koçum. Yok abi dedi estağfurullah, bana karşı her zaman çok iyiydin ama artık benim yuvadan uçma vaktim geldi. Bak koçum dedim dışarıda çok acımasız bir dünya var, kurtlar sofrası bilmezsin sen. Kal, mal… yok marki gitmek istiyor. Bilen bilir, gidene kal derim ama ısrar etmem. Kalmanı tabi ki isterim ama gideceğim diyorsan da yolun açık olsun. Yoksa makarnamın kendi ayakları üzerinde durduğunu görmek beni de gururlandırır. Yolcu ettim makarnamı bir süre idare edecek kadar para da koydum cebine. Uğurlar ola marki! Arada ara sor habersiz bırakma. Merak etme abi hayatımı bi kurayım elini öpmeye gelicem. Bir şeye ihtiyacın olursa hiç çekinme ara. Bak burası her zaman senin evin. Eyvallah abi… iyi niyetlerle güzel dileklerle uğurladım makarnamı. Biraz da hüzünlendim açıkçası. Bir şey geldi oturdu boğazıma yutkunamadım. Beraber yaptıklarımız geldi aklıma efkarlandım. Akşamına bir şişe şarap açtım yalnız içtim. Gamlandım az biraz. Sonra geçti ayrılığın hüznü. Talimliyim yalnızlığa. Geçenlerde haberi geldi. Kayalara gelmiş makarnam. Hemen bir soruşturma, düştüm peşine ama çok geç kalmışım. Yemişler makarnamı. Bulaşığına bile yetişemedim. Meğer çok zor günler geçirmiş markim. Çok fena dara düşmüş borçlanmış, kesmişler yolunu tenhada tırnaklamışlar garibanı. Gurur da yapmış dönememiş. Abi dardayım bir el at da diyememiş. Oysa haberim olsa koyar mıyım makarnamı darda? Velhasıl kelam zalim adamlar yemişler makarnamı sonunda. Üzüldüm tabi pek çok. Kendimi de suçlamıyor değilim aslında. Acaba daha mı ısrarcı olsaydım? Diretirse dövse miydim gitme diye? Kalsa daha mı mutlu olurdu bilmem ama yaşardı makarnam. Kendisi için neyin iyi olduğuna kendisi karar vermeli diye düşündüm. Yenmeden önce bunları o da düşündü mü acaba? Bu benim seçimim kendi yolum yürüdüm buraya kadarmış mı dedi? Yoksa? Bunlar asla cevabını öğrenemeyeceğim sorular. Hayat işte insana neler getireceği hiç belli olmuyor. Siz siz olun bulaşığınızı yıkayın kendinizi böyle İtalyan dertlere gark etmeyin…
77 ocak 2010
saat 01: 1245
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder