JOP SENDROMU


JOP sendromunun ne olduğunu anlatmadan önce JOP’un ne olduğunu açıklamakta sonsuz fayda vardır. Efendim JOP yani J tipi Optimizm. J tipi Optimizm psikolojide yeni bir kavram. Şunun şurasında üç beş yıllık bir geçmişi var. Hadi olsun beş on taş çatlasın onbeş fazlası yoktur. J tipi Optimizm adını radyolarda televizyonlarda sürekli salak salak sırıtıp hep canlı hep iyimser hep olumlu konuşan ya da konuşmaya çalışan DJ ve VJ lerden alıyor. Efendim bu tiplerde sürekli güleç yüz sürekli bir güleç ses sürekli bir neşe sürekli bir bir şey işte… sabah kalkmışsın afyonun patlamamış işe gidiyorsun radyoda bir mal “ eveeet bu yepyeni sabahta yepyeni şarkılarla beraberiiiiiz” ay ne güzel? De get lan sığır sabah sabah… hava güneşlidir “ bu ışıl ışıl günde fıkır fıkır şarkılarla…” hava bulutlu “ bu yağmurlu İstanbul sabahında sıcacık evlerimizde iş yerlerimizde bizi dinleyen dostlarımıza” gecenin körüdür “ gecenin bu en derin saatlerinde hüzünlü melodilerle yüreklerimizi ısıtan…” hüzünde melankolide bile bir yürek ısıtma çabası bir sevgi. Televizyondakiler apayrı model. Onlarda bir de dekor aksesuar salak mizansenler dramatizasyonlar… içler acısı. Efendim bu tarz iyimserlik pek çok yerde hayat boyu karşımıza çıkar bankalarda çağrı merkezlerinde vs. DJ lerde VJ lerde çok sık görüldüğü için adını buradan alan bu zoraki eğreti iyimser tavrın psikoloji bilimindeki adı “J tipi Optimizm” ya da “JOP”.

Şimdi gelelim işin sendrom kısmına. Efendim bu salak tavır insanın bünyesine kurtulamayacağı seviyede yerleşmişse bu durum artık JOP sendromu halini almıştır. JOP sendromu genetik sebeplerden ötürü doğuştan olabileceği gibi sonradan da gelişebilir. Genetik yatkınlık hastalığın tetiklenmesi durumunda seyrini hızlandırma yönünde de büyük etkendir. Son yıllarda yapılan bir başka araştırmada da görülmüştür ki; böbrek yetmezliği olan kişilerde ya da böbrekleri fonksiyonlarını tam yerine getiremeyen kişilerde de bu hastalığa yakalanma oranı yüksektir. İyimserlik dediğin şeyi idrarla atılır ne olacaktı ki başka? Hastalığı daha iyi tanımak için vakalar üzerinden gidersek çok daha doğru bir yol izlemiş oluruz. Önce genetik sebeplerden ötürü doğuştan bu illete tutulmuş insanlara bakalım. Bu tiplerde olağan üstü bir empati yeteneğinin yanında her şeyi hayıra yorma eğilimi yüksektir. “Bir rüya gördüm bıt bıt … aaa hayır olsun!” “Kulağım çınlıyor. Hayırdır inşallah.” “…ya verem oldum! Öyle deme öyle deme vardır bir hayır.” Bu kişiler her şeyi Allah’ın izniyle yapmaya ve herkesi ve her şeyi Allah’a emanet etmeye şiddetli derecede eğilimlidir. Sıra dışı bir hürmet duyguları vardır. Otobüste yaşlı amcaya teyzeye yerini verdin bitti. Masaj yapmaya kalkmayacaksın ya da teyzeyi inerken kucağına almayacaksın. Şayet böyle bir talebi yoksa. Sosyal olarak da güçlü kişilerdir şehirler arası otobüslerde sürekli konuşan tiplerdir susmazlar susamazlar! Senin ıncığını cıncığını sorar sen sormadan sana bütün hayat hikayesini anlatır ve neyin nasıl yapıldığı takdirde doğru olacağına dair uzun nutuklar atar. Bir yandan Avrupa’nın ne kadar medeni, ülkelerinin ne denli rahat ve refah seviyesinin ne kadar yüksek olduğundan bahsedip, Avrupa Birliği’ne girmenin öneminden dem vurur. Öte yandan bizim ne geleneklerimizin adetlerimizin ne derece erdemli olduğunu anlatır. Böyle yüksek erdemlere sahip bir ülkede yaşadığı için ne kadar şanlı olduğunu düşündüğünden bahseder. Minnet duyguları gelişmiştir ve çok fazla şükrederler. Aylık 600 YTL maaşla iki çocuk okutup kira ödeyen bir JOP hastası “buna da şükür be aaaabi bunu bulamayanlar da var” diyebilir. Bu gruptaki JOP hastalarının tedavisi henüz mümkün değildir. İkinci gruptakiler ise yaşam koşulları itibariyle bu hastalığa yakalananlardır. Genellikle resepsiyon memurlarında, çağrı merkezi çalışanlarında, radyolarda veya televizyonlarda program sunanlarda ya da şu veya bu şekilde sürekli olarak insanlarla iyi geçinmek zorunda kalan kişilerde sık görülür. İlk gruptakine benzer semptomların hepsi ya da bir kısmı daha yüzeysel olmakla beraber yine görülebilir. Bunun yanında bazı vakalarda surata yapışmış ebleh bir gülümsemenin eşlik ettiği de yine bulgular arasındadır. İkinci gruptaki hastalar için hastalığın ilerleme derecesine göre değişmekle beraber bazı durumlarda uygun koşullar sağlandığı takdirde kendiliğinden iyileşme görülebileceği gibi pek çok vakanın da uygun bir terapi ve depresan tedavisine olumlu cevap verdiği görülmüştür. Kişinin çöküntüye uğramaması açısından depresan dozu çok iyi ayarlanmalı ve ilaç birden kesilmek yerine doz azaltılarak yavaş yavaş bıraktırılmalıdır. Hastalık tekrar eğilimi yüksek olması açısından tedavi sonrasında da hasta bir süre daha izlenmeli ve yaşam koşullarına dikkat edilmelidir. JOP literatüre yeni girmiş bir hastalık olsa da kökleri çok eskiye dayanmakta ve son yüzyılın son çeyreğinde vaka sayısının kayda değer şekilde arttığı gözlenmektedir. Bazı teoriler JOP hastalığının bulaşıcı olduğunu iddia etmekle beraber bunu kanıtlayacak herhangi bir çalışma henüz yapılmış değildir. Bu kadar. Bitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder